Şehirden 100 kilometre; doğduğu topraklardan ise binlerce kilometre uzakta gözlerini yeni güne açtı. Biraz esnedi, gerildi ve tavana doğru öylece baktı. Başını önce perdeye sonra zemine doğru çevirdi. ‘Bir odanın içi neden uyanır uyanmaz direk aydınlık olmaz ki’ diye içinden geçirdi. Güneş ışığı perdenin izin verdiği ufacık aralıktan hafifçe süzülüyordu. Bir an gözünün önüne annesinin sabahları ‘Haydi kalkın artık sabah oldu’ deyip bir çırpıda perdeleri açması ve tüm odayı ışıkla doldurması geldi. Ranzanın merdivenlerinden ters bir şekilde yavaşça indi. Dünyadaki tüm insanların her sabah uyandığında yaptığı gibi ilk iş olarak tuvalete gitti. Odaya geri döndüğünde Ravi uyanmıştı.
‘Ooo Ravi bakıyorum da kalkar kalkmaz perdeyi tamamen açmışsın. Sabah sabah bu enerjiyi nereden buluyorsun?’
‘Genco benim doğduğum topraklar güneşin ilk doğduğu topraklardır. Biz her sabah güneşle beraber kalkar, gün kararana kadar onunla beraber döner ve ondan enerji alırız.’
‘Ama biz yine de kahvaltı yapalım Ravi. Hava kapalı olursa sonra ne yaparız tüm gün enerjisiz. Hayır adalı adamlar gibi sabahın köründe tarladan bir koca kavunu da mideye indiremeyiz ki.’ Kahvaltılarını yapıp minibüse doğru yola koyuldular. Genco bir an güneşe bakıp ‘Keşke şu güneş tüm gün şöyle yakmadan dursa’ diye içinden geçirdi. ‘Şimdi Ravi’ye söylersem yine bir saat edebiyat yapar. Yok güneşle beraber dönüyormuş da. Gerçekten inanıyor mu dediklerine yoksa aklı dediklerinin gerçek olmadığını biliyor da o da kendi kendine bir illüzyon mu yaratıyor bu hayata tutunabilmek için’
Kaldıkları evden yaklaşık 100 metre ötedeki evin önünde durdular. Bu evde yaşayan adalı adamlara doğru bakarak ‘Günaydın kardeşler nasılsınız bugün?’ diye sordu Ravi. Adalı adamların hepsi uzun ve siyah botlarını giymekle meşguldü. İçlerinden en güçlüsü ve liderleri olan Adalı Adam yavaşça ona doğru gelerek ‘Günaydın Ravi hazır mısın bugün 300 sepet kavun toplamaya?’ diye sordu.
‘Bilirsin beni, güneş tepede oldukça ben de bir adalı adam gibi çalışırım hızlıca.’
‘Ravi şu şiirsel anlatımını öğretsen bize de. Kim bilir bir gün kıtalı kadınlardan bir sevgilim olur senin sayende. Bak şimdiden başladım senin gibi şiirsel konuşmaya’ dedi ve Ravi’yle beraber gülmeye başladılar.
Genco ise onlardan iki metre kadar uzakta geç kaldıklarını belirtmek istercesine yavaşça adımlarını atıyordu. En istemeyeceği şeylerden biri oluyordu bugün. Ravi, Adalı Adam’la iddiaya girerek çoktan onların tarafına geçmişti.
‘Nerden buluyorlar bu enerjiyi sabah sabah. Yok yok bunların hayatta tutunacak başka dalı yok. Aldılar Ravi’yi de yanlarına, yine kahramanlık oynayacaklar. Bugün de kavun toplamaktan yine belim kopacak anlaşılan.’
‘Genco’nun bugün tadı yok herhalde. Genco ne oldu yoksa dün belini mi yordun fazla?’ diye sordu Adalı Adam.
‘Kavundan başka belimizi yoracak bir şey var mı bu çiftlikte’ diye içinden cevap vermek geldi ama sözler diline dökülmedi. ‘Şimdi böyle dersem hemen sözü çiftçinin kızına yöneltir bu şapşal. Sonra kahkahalar ve gün boyunca aynı konu üstüne saatlerce anlamsız espriler.’
‘Yormadım da anlaşılan bugün iyi yorulacağız.’ dedi kaşları hafif çatık halde toprağa doğru bakarak.
Hep beraber minibüse atlayıp tarlaya doğru yola koyuldular. Minibüsü her zaman Adalı Adam sürerdi. Genco genellikle en arkadaki koltuğa, Ravi onun bir önüne ve diğer adalı adamlar da kalan koltuklara serilirdi.
‘Baksana Genco ne kadar güzel değil mi?’
‘Nedir güzel olan Ravi?
’Hepimiz farklı diyarlardan buralara geldik, tam şu an küçücük bir minibüsün içi yeni dünyamız oldu. Ve minibüsten indikten sonra da kavun tarlası yeni dünyamız olacak. Güneş’in farklılıkları erittiği bu yeni dünyamızda beraber çalışmak diyorum ne güzel.’
‘Ahh evet evet Ravi güzel diyorsun da şu traktörün hızını en yavaş kardeşimize göre ayarlasak farklılıklar daha çok erimez mi?’
‘Genco doğru diyorsun ama Çiftçi Adam’ın bu tarlayı devam ettirmesi için traktörün en azından belirli bir hızda ilerlemesi gerekir.’
‘Ravi gözünü seveyim yaklaşık üç aydır beraber kavun topluyoruz bu tarlada. Traktör kaç gün ikinci viteste gitti söyler misin? Tanrı aşkına hadi üçüncü vitesi anlarım da dördünce vites nedir arkadaş. Traktörün kasasında kavunları sepete dizmek nispeten kolay ama yerde dördüncü viteste eğilip eğilip kavun toplamak sence insanlığa sığar mı? Üç gün önce miydi neydi. Adalı adamlardan biri hasta olduğundan ben de tüm gün yerde kavun toplamıştım. Sen de traktörün kasasında tek başına kavunları sepete diziyordun. Öğle yemeğinden hemen sonraydı sanırım Adalı Adam traktörü bir anda üçüncü vitesten dördüncü vitese almıştı. Yok neymiş tarlada az kavun kalmış da ondan dolayı hızlı gitmemiz gerekiyormuş. Yer miyiz biz. Öğleden önceki topladığımız alanla hiçbir fark yoktu arasında. Ne oldu çünkü Çiftçi Adam’dan telefon geldi. Görmedin mi Adalı Adam öğle yemeğinde traktörden uzakta telefonla konuşuyordu. Kesin Çiftçi Adam buna dedi ki marketten yoğun talep var öğleden sonra 100 sepet daha kavun lazım. Eee iyi de Çiftçi Adam o zaman çalıştır bir traktör daha. Yok olur mu. Burada görev aşkıyla yanan Adalı Adam ve havarileri var. Bir de Adalı Adam’a hasattan ufacık bir pay verdi mi tamamdır bu iş. Uyanık adam he bu Çiftçi Adam sistemi iyi kurmuş. Gerçi bu değil bunun tüm soy ağacını incelemek lazım. İlk hangi Çiftçi Adam kullanmaya başladı bu adalı adamları. 80 yıldır bu işi yapıyorlar sonuçta. Adalı adamların neredeyse tamamı hep aynı ailelerden gelirmiş biliyor musun? Hatta bir adalı adamın lider olup olmayacağı çocukluk döneminde belli oluyormuş. Bunların yaşadığı yerde doğunca kaderin belli zaten. Doğ büyü sonra kıtadaki çiftliklerden biriyle anlaşma yap; yıllarca orada kavun biber topla. Zaten sürekli çalışmak zorunda olacağını kabul ederek geliyorsun. Bu sayede gezmekle ilgili hayal de kurmuyorsun tek amacın para biriktirmek. Barınmayı da Çiftçi Adam’ın bedava sunduğu evlerde yaptın mı oh mis. Adana geri döndün mü zengin bir adamsın. Şimdi adalı bir kadınla evlen kendine bir iş kur. Sonra yeni çocuklar dünyaya getir ve o çocuklara buradaki liderlik hikayelerini anlatarak onların zihnine de aynı tohumu ek. Hani bir tane kitap vardı adı neydi tam hatırlamıyorum ama otostopçunun rehberi miydi neydi. Çok güzel kitaptır.
‘Ne anlatıyor, konusu ne Genco?’
‘Dünyalı bir adam bir arkadaşıyla beraber galakside otostop yaparak geziyor. Bir bölümde sonu olmayan bir partiye katılıyorlar ve oradaki insanlarla sohbet ediyorlar falan. Bir bakıyorlar ki orada bulunan herkes partiye ilk katılanların çocukları, torunları, torunlarının torunları falan. Çünkü evrimsel süreçten dolayı torunların partiden ayrılma olasılığı dedelerininkinden çok ama çok daha az. Bu adalı adamlar da aynı mantık diyorum. Bunlar da kaç kuşaktır buraya geliyor işte. Sonu olmayan kavun toplama partisine ahah.’
‘Genco biraz sessiz konuşsan adalı kardeşlerimiz anlayabilir ne dediğini.’
‘Ya nereden anlayacaklar. Liderleri dışında kıtanın dilini bilen yok ki doğru düzgün.’
‘Öyle deme onlar da yavaş yavaş geliştiriyor kendini Genco. Adalı adamlar kendisi seçiyor sonuçta buraya gelmeyi. Kimse onları köle gibi buraya getirmiyor ki. Baksana severek çalışıyorlar ki şakalaşıp gülüyorlar. Yanlış anlama beni ama sen de böyle konuşarak onları yargılamıyor musun? Senin de benim de buraya gelmemizin bir sebebi var. Dediğim gibi hepimiz farklıyız, farklı sebeplerle geldik buraya ama burada bu tarlada kardeşçe uyum içinde çalışıyoruz.’
‘Gözünü seveyim Ravi kıtanın dilini bilseler ne yapacaklar ki. Adamlar tarlada çalışmaya mahkum. Kendi aralarında kendi dillerini konuşuyorlar zaten. Kıtada kendileri dışında ilişki içinde oldukları tek şey kavun. Kavunla anlaşmak içinse bir bıçak bir eldiven bir de güçlü vücut yeter. Ayda belki de maksimum bir kere çarşıya çıkıyorlar orada da kendi aralarında takılıp birkaç şey satın alıp tarladaki evlerine geri dönüyorlar. Sonra ertesi gün yine kavun toplama. Yok ben sorgulamıyorum onları; olan durumu anlatmaya çalışıyorum. İyi çocuklar ama sonuçta buradaki herkes kendi çıkarını düşünüyor tüm insanlar gibi. Mesela Çiftçi Adam bunlara para ödemese sadece karın tokluğuna çalışırlar mı yok. Peki traktör hızlı giderse kim daha fazla para kazanıyor? Sadece Adalı Adam. O fazla para kazanacak diye biz ve diğer adalı adamlar perişan oluyoruz yani.’
‘Ama Genco tarlanın lideri sen olsaydın bu teklife hayır der miydin? Yani fazladan para kazanmaya? Ondan dolayı anlaşmanın iki tarafı da durumdan memnunsa bize bir şey söylemek kalmaz. Çiftçi Adam da her gün dördüncü viteste çalıştırın demiyor sonuçta traktörü. Haftada maksimum bir kez oluyor bu dediğin. Ve Çiftçi Adam olmasa hangimiz bu kıtada böyle para kazanıp hayallerimizi gerçekleştirirdik?’
‘Ah be ne güzel demiş insan zihninin kaşifi. Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur. Çiftçi Adam da Adalı Adam da sen de ben de bu durumdan sorumluyuz Ravi.’
‘Bu da bir kitaptan mı alıntı Genco? Beni de başlatacaksın he orta dünyadaki insanların kitaplarını okumaya. Neyse geldik haydi inelim.’
Minibüs durdu ve herkes aşağı indi. Saat 6:50’ydi ve çalışmaya başlamak için 10 dakikaları vardı. Genco eldivenlerini giyerken bir yandan diğer insanların hareketlerini ve nasıl bir yüz ifadesi takındığını inceliyordu. Adalı Adam elindeki kavunu kesip kesip yiyor ve bir kumandan edasında fethedeceği topraklara bakıyordu. Diğer adalı adamlar eldivenlerini giymekle meşguldü ve yüzlerinde bir piyadenin o günkü görevini tamamlama isteği asılıydı. Ravi ise eldivenleri arka cebinde Adalı Adam’ın yanından uzaklara bakıyordu.
‘Ah ulan Ravi haklısın. Bu yeni dünyamızda güneşin altında nasıl da eriyor bak farklılıklar. Ama güneş değil; bizim seçimlerimiz eritiyor farklılıkları. Biz seçtik bu tarlada çalışmayı, bu eldivenleri giymeyi, ne kadar hızlı giderse gitsin bu traktörle aynı hızda kavun toplamayı. Biri liderlik yapmak için gelmiş, birileri piyade, birileri yoldaş olmaya. İyi de ben niçin geldim ki buraya? Güneşin altında farklılıkları eritip huzuru bulurum diye mi? Hayır Ravi hayır.’ diye içinden geçirdi Genco.
‘Ne diye düşünüyorsam, en iyisi şu piyadeler gibi eldivenlerimi giyip bu günkü ulu kavun toplama görevimi yerine getireyim.’
‘Herkesin bıçağı ve eldiveni tam mı?’ diye sordu Adalı Adam ve herkes sessizce başını sallayarak evet dedi. Genco’ylo Ravi traktörün kasasında yer alan büyük beyaz sepetlerin hemen ortasındaki yarım metre genişliğindeki koridora konuşlandı. Onların görevi, adalı adamların toplayıp dönen banda koyduğu kavunları beyaz sepetlere yumuşak bir şekilde koymaktı. Traktörde yer alan 10 sepetin hepsi dolduğunda Adalı Adam traktörü 3 dakika uzaklıktaki depoya götürür ve oradaki boş sepetleri yükleyip traktörü geri getirirdi.
Havanın hiç esmediği güneşli günlerden biriydi. Traktör tarlanın sınırındaki tellere doğru ilerliyor, tellere 10 metre yaklaşınca Adalı Adam u dönüşüyle traktörü çevirip bu kez ters yöne doğru sürüyordu. Adalı Adam dönüşleri bazen tek elle yaparken kafasını arkaya çevirip Ravi’yle Genco’ya kaşları hafif aşağıda bakış atıyordu.
‘Bak bak şu bakışlara bak. Sanki uzay mekiği sürüyor şerefsiz. Sürdüğün lanet olası bir traktör ve topladığımız şey kavun be adam.’ diye içinden geçirdi Genco. Sonra bir an bu kavunların markette bir sepetin içinde öylece durduğunu hayal etti.
‘Acaba bu topladığımız kavunları toplamasak, günün birinde marketin birinde bir müşteri neden markette kavun olmadığını sorar mı ki? Aman kim soracak, kavun yemezler olur biter. O zaman kavunu unutur insanlar ve kavun tarlası diye bir şey kalmaz işte.’
‘Hey Ravi, Adalı Adam’ın traktörü döndürürken bize doğru attığı bakışlara hiç dikkat ettin mi?’
‘Yok etmedim ama ne olmuş ki bakışlarına?’
‘Sanki böyle çok önemli bir iş yapıyormuş gibi ne biliyim uzay mekiği sürüyormuş veya bir savaşta generallik yapıyormuş gibi ciddiyetle bakıyor da.’
‘Genco insanın işini ciddiyetle yapmasından ne kötülük doğar ki. Hem her şeyi kontrol etmeli o. Mesela sepetlerin ne kadarının dolduğunu bilmeli ki traktörü durdurup depoya götürsün. Ee bazen biz de yetişemiyoruz traktörün hızına. Bir bakmışsın bandın tamamı kavun dolmuş. İşte o zaman da kavunlar heba olmasın diye yavaşlatması gerekiyor traktörü senin de bildiğin gibi.’
‘Kavunlar heba olsa ne olacak ki Ravi. Aylarca hatta yıllarca kavun toplanmasa, dünyada bir sıkıntı çıkar mı sence? Yani kavun diye bir şey olmasa, dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir insan kavunun yokluğundan şikâyet eder mi?’
‘İyi bu sefer de başka meyve yer insanlar Genco. Ama illa da kavun diye tutturacak bir insan olacağını zannetmiyorum. Hey hey Genco dikkat et kavunlar aşağı düşüyor.’
Traktör aniden durdu. Adalı Adam traktörden inip ağır adımlarla kasadan düşen kavunlara doğru yürüyordu. Düşen kavunlardan iki tanesini eline alıp iki avucunda hafifçe sektirerek traktörün kasasına doğru memnuniyetsiz bir yüz ifadesiyle yürüdü. Hiçbir şey söylemeden kavunları Ravi’yle Genco’ya doğru uzatıp bir kavunlara bir onlara bakıyordu. Genco’yla Ravi sınavda kopya çekerken hocaya yakalanan bir çocuk gibi hocanın bakışlarının üstünden uzaklaşmasını bekliyordu. Ravi işini doğru yaptığını gösterircesine bantta kalan kavunları ağır bir şekilde sepete koymaya başladı. Genco’ysa Adalı Adam’a doğru bakarken omuzlarını hafifçe yukarı doğru kaldırıp başını da hafifçe sağa doğru eğerek bu yaşanan olayın normal olduğunu göstermeye çalıştı. Adalı Adam son bir kez kavunlara baktıktan sonra bir hamlede kavunları traktörün tekerine fırlatıp paramparça etti.
‘Traktör üçüncü viteste gidiyor Genco. Hayır bu kolay işi de yapamayacaksan seni adalı adamlardan biriyle yer değiştireyim he’ dedi. Parçaladığı kavunları işaret parmağıyla göstererek ‘Çiftçi Adam bu düşen kavunların hesabını benden soruyor’ diye ekledi ve direksiyona doğru yola koyuldu Adalı Adam.
Genco yer değişikliği lafını duyar duymaz yaptığı işi sahiplendiğini gösterircesine bantta kalan kavunları sepete koymaya dizildi. Bu sırada adalı adamlar da kendi aralarında kıkırdıyor ve içlerinden biri Genco’ya yer değiştirmek isteyip istemediğini sorarcasına işaret parmağıyla bir kendini bir onu gösteriyordu.
‘Hayır ne olacak sanki iki tane kavun. Bir de kavunları tekere fırlatıp güç gösterisi yapmalar falan. Gören de sanki kavunların yarısını yere düşürüyoruz sanacak. Yani tüm gün maksimum beş altı tane kavun düşürüyoruz. Bu Adalı Adam’a kalsa hiç konuşmayalım o ne derse yapalım yani biz de onun havarileri olalım. Ravi ne yapmak lazım biliyor musun bu kavun tarlasını en baştan sona yakacaksın sonra Çiftçi Adam’la bu Adalı Adam’ı da tarlanın girişindeki ağaca halatla bağlayacaksın. Bu havarileri de ancak böyle kurtarırız bunların elinden. Bu sayede kavunların dünyada sebep olduğu tüm zulümleri de yok ederiz. Bir gün önceden bir kasa bira alıp depodaki buzdolabına da gizlice koyuveririz.’ dedi ve gülümseyerek ekledi Genco: ‘Ee zaten kavunsuz bir dünyada da mutluluğun azalmayacağında hemfikiriz. Ne dersin yapar mıyız bu işi Ravi?’
‘Hadi yaptık diyelim Genco ama ertesi gün ne olacak?
‘Ya Ravi bırak ertesi günü. Diyorum ki Çiftçi Adam’la Adalı Adam’ı ağaca sıkıca halatla bağlamışız. Konuşamasınlar diye de ağızlarına kavun tepmişiz. Sıcaktan ve korkudan tüm vücutları sırılsıklam. Çiftçi Adam’ın gözleri sanki yerinden fırlayacak, arada bir bize ne olur yapmayın bakışları atıyor. Adalı Adamsa sadece öfke dolu gözlerle bir bize bir de havarilerine bakıyor. Ama adalı adamlar donakalmış onlar da bizimle beraber tarlanın sonunda başlayan yangını izliyor. Ve o masmavi gökyüzü gitgide kapkara bir renge bürünüyor. Onların yüzünden de zevk akıyor bir yerden sonra. Sonuçta özgürlüğü ruhlarında hissediyorlar onlar da kapkara dumanlar yanaştıkça. Gözünde canlandırabiliyor musun şimdi sahneyi? Sonra aniden büyük bir patlama oluyor tarlanın ortasında. Adalı adamları köle gibi peşinden koşturan, bizi kasasındaki 10 metrekarelik hapishaneye tıkayan, Adalı Adam’a üstümüzde egemenlik hakkı tanıyan o lanet traktör bir anda patlıyor ve kırmızı boyası sapsarı kavunlara akıyor yavaşça. İçine kırk tane kavunun sığdığı o boş beyaz sepetler de eriyip büzülüp bir avuç beyazlık kalıyor geriye onlardan. Off ne sahne ama. Daha olay bitmedi en vurucu sahne deponun vurulmasında. Yangın depoya doğru yanaşırken Çiftçi Adam’ı serbest bırakıyoruz ki geleceğiyle ilgili seçim yapmak ona kalsın. Çaresiz bir şekilde dördüncü viteste traktörün peşinde kan ter içinde çalışmak nedir ancak o zaman anlar. Arasın bakalım yine Adalı Adam’ı desin traktörü dördüncü vitese alın daha çok kavun lazım. Çiftçi Adam bir o yana bir bu yana koşturuyor bu arada. Bir an depoya girip o hiç kullanmadığı traktöre dokunuyor, önünde eğilip saçını başını yoluyor. Sonra dışarı çıkıp bize doğru koşuyor ‘Ne olur ne olur yardım edin yardım edin’ diye haykırıyor. Ben de ne yapıyorum biliyor musun? Adalı adamlardan ikisine bakış atıp elimle haydi gelin işareti yapıyorum. Adalı adamlar güçlü olanın yanında olmanın verdiği gururla emin adımlarla hemen yarım metre arkamda yürüyorlar. Çiftçi Adam da yalvara yalvara düşe kalka yürüyor yanı başımda. Bu sırada Adalı Adam burun deliklerini hafifçe açmış başı yukarıda ve öfkeli gözlerle havarilerine doğru bakıyor. Ama adalı adamlar ona yan bir bakış atıp gözlerini kendi seçtikleri yola dikiyor ve attıkları her adım topraktan bir tutam toz kaldırıyor. Depoya girer girmez traktörün kasasına atlıyorum. Adalı adamlara elimle işaret edip ucundan tutuverin diyorum. Sepetlerden birini kapıp buzdolabının önüne koyuyoruz ve dünden buzluğa dizdiğimiz tüm biraları tek tek sepetin içine yerleştiriyoruz. Çiftçi Adam kasanın orada durmuş şaşkın şaşkın bize bakıyor. Tam biz sepeti sırtlarken o da boşta kalan sol arka uca el atıyor. Gözlerinden akan acı yaşlar bir saniyeliğine de olsa mutluluk yaşlarına dönüşüyor. Sepeti alıp Adalı Adam’ın hemen iki metre yanına koyuyoruz. Diğer adalı adamlara da gelin kardeşler gelin diye bir işaret yapıp hep beraber sepetin etrafını çeviriyoruz. Herkes soğuk ve ıslak şişelerden birer tane kapıp gömleğiyle şişeyi kuruluyor ve ilk yudumu alıyoruz. O ilk hazzı tattıktan sonra bir tane şişe kapıp Çiftçi Adam’a doğru uzatıyorum. Ve ‘Şerefe Çiftçi Adam kurulacak yeni anlaşmanın şerefine’ diyorum. Ve hep bir ağızdan adalı adamlar da katılıyorlar bize. Elimizde bira şişeleriyle ‘Şerefe Çiftçi Adam kurulacak yeni anlaşmanın şerefine’ diyoruz.
‘İyi de Genco Çiftçi Adam’ın kızı ne der babasının çiftliğini yakarsan. Bunu hiç düşündün mü?’
‘Kadınlar ancak babalarının huzurlu evlerini yakan adamlara aşık olur Ravi. Sana bunu ispat ederim bir gün. Tabi onların yaşadığı eve ateş sıçramasın diye gerekli önlemleri alırız bir gün öncesinden. Gece etrafındaki tüm otları yolarız seninle beraber. Zaten öyle çok ot yok etrafında.’
‘Bu arada şaka değil mi tüm bunların hepsi? Her şeyi sanki önceden kurgulamış gibi anlatıyorsun da.’
‘Yok be Ravi şimdi öyle spontane aklıma geldi yoksa yakılır mı hiç meyve veren bir tarla. Ama en azından kavunsuz bir dünya nasıl olur görmüş oluruz, kötü mü olur’ dedi Genco. Ve ikisi de sessiz bir şekilde sırıtıp aynı tarafta olma hissinin verdiği güvenle çalışmaya devam etti.
Traktör tüm gün boyunca bir yukarı bir aşağı yol aldı. Toplanan kavunlar büyük bir tırla önce şehirdeki büyük alışveriş dükkanlarına, oradan da insanların evlerine doğru yola koyuldu. Traktörle beraber çalışan insanlarsa yorgun bir şekilde minibüse atlayıp evlerinin yolunu tuttu.