‘Yani yakacak mıydın tüm çiftliği Genco oracıkta?’
‘Tüm çiftliği değil ama bir kısmını yakmayı düşünüyordum Arthur. Hep aklımın köşesinde çiftçi adamın kurduğu bu düzene meydan okumak vardı.’
‘Kendi kafasındakileri zorla tüm dünyaya kabul ettirmek isteyen aptallar gibi konuşma karşımda Genco. Eğer devam edeceksen söyle, şu kahvemi bitirip evime geçeyim.’
‘İyi de dünya tarihi tamamen böyle süregelmemiş midir Arthur? Birileri bir şeylerin olmasını ister, başkalarını da o yönde zorla veya zor kullanmadan ikna eder ve gidişatı değiştirir. Oyun böyle değil mi? Ben de bu oyunda varolan biri olarak, enerjimi istediğim yönde sonuna kadar kullanabilirim. Yok anlıyorum, sen çekmişsin elini eteğini herşeyden. Kurallar kurallardır diyorsun sen de diğerleri gibi’ dedi ve Arthur’un gözlerinin içine bakıp ayağa kalktı Genco. Öğle vaktiydi ve güneş oturdukları masaya vuruyordu usulca.
‘Hahhahah girdin yine dünya tarihine. Hadi şimdi oturacaksan otur ya da gideceksen git, güneşimi kapatıp keyfimi bozma benim.’
Genco masadan su şişesini alıp hemen yolun karşısındaki su doldurma cihazına doğru yola koyuldu. O sırada Arthur da kahvesini yudumlamaya ve yoldan geçen insanları izlemeye devam ediyordu. Genco suyunu doldururken lacivert şortlu ve beyaz keten gömlekli bir adam gözüne takıldı. Adam elinde bir zarfla direkt Arthur’un bulunduğu masaya doğru yürüyordu. Adam çok kısa bir konuşma sonrasında elindeki zarfı Arthur’a verip oradan uzaklaştı.
‘Vay arkadaş bu adam ne verdi acaba zarfta Arthur’a. Paradan başka birşey olabilir mi ki. Yoksa bu Arthur kirli işler içinde mi. Yok yok adam durakta yaşıyor oğlum. Ne kirli işleri. Ya kesin bir fatura olmalı ya da verdiği hizmet karşılığında alacağı bir para. Sonuçta bu adamın da para kazanmaya ihtiyacı var, çalışıyordur arada bir yerlerde. Aman neyse ne. Bizim orta dünyanın ortasında dedikleri gibi insanın başına ne gelirse ya meraktan ya… Ahahah neyse hiç oralı olmayım, kendisi anlatırsa anlatsın.’ diye içinden geçirip, masaya geri döndü Genco.
‘Sen gidip gelene kadar şu yaya geçidinden kaç kişi geçti biliyor musun Genco?’
‘Bilmem belki 10 belki 15.’
‘Sezebiliyor musun ne demek istediğimi? Tonlarca kelimeyle şimdi konuyu anlattırma bana.’
Arthur arkasına yaslanmış bir şekilde, Gencoysa diğer kolundan destek alarak tek dirseğini çenesine dayamış bir şekilde yaya geçidinden gelip geçen insanları, köpekleri ve çocukları izliyordu.
‘Bir şeyler anladım sanırım Arthur. Yoldan geçen herkes kendine ait özellikleriyle birbirinden ayrışan varlıklar. Kimi güçlü kimi zayıf. Ama hepsinin uyduğu bir kural sayesinde bir düzen yaratılmış. İşte biz de bu sayede kahvemizi yudumlayıp günün tadını çıkarıyoruz diye düşündün değil mi. Hatta sen bu silsileyi hiç düşünmeden benim en son geldiğim noktayı görebildin. Bense çok fazla düşünerek keyfimden ödün verdim değil mi.’
‘Güzel gidiyorsun devam et bakalım genç adam’
Genco bir müddet daha yolda geçenleri izleyip sözlerine devam etti.
‘Hayır Arthur. Kaçırdığın bazı noktalar var. Bu yaya geçidi de sonuçta bir takım insanların aklından çıkan bir fikirdi. Ve bu insanlar bir araya gelip sahip oldukları güç sayesinde yaya geçidi yapıyoruz dediler. Yani senin deyiminle tüm dünyaya aklındakileri kabul ettirdiler. Sonra aklın arkasına yaslanmayı seven her insan topluluğu gibi, bu yaya geçidini hiç değiştirmeden kullanmaya devam ettiler. Bak mesela şu 200 metre ötedeki kafe neden kapandı dersin. Neden hemen yaya geçidinin yanında olan bu kafe daha işlek. Ve 30 yıldır bu kafenin bulunduğu kompleksin sahibi olan o adam kiradan parayı nasıl kırdı dersin. Arka tarafta yapılan anlaşmalardan bahsetmiyorum bile. O çok güvendiğiniz aklın tek tek bireylerin sorununu çözmediği o kadar çok nokta var ki. Mesela sen hiç 4. viteste giden bir traktörün arkasında kavun topladın mı tüm gün. Eğer sadece bir gün toplasaydın anlardın ne demek istediğimi. Ya da şu karantina döneminde kanser hastası kadının doktorunu görmesi için sınırı geçmesine izin vermemelerine ne demeli. Kurallar kurallardır diyorlardı tüm kanallarda hep bir ağızdan senin gibi.’
‘Yine tonlarca kelime döktün ortalığa Genco.’ dedi Arthur ve masadaki zarfı hemen yanına bıraktığı poşetin içine atıp ayağa kalktı.
‘Başkalarının işine karışacağına kendin birşeyler yap o zaman Genco. Sonra bana de ki Arthur şöyle bir fikrim var sen de el atar mısın. Mesela gel bu gece tüm şehir uyuduğunda benim evin önüne yaya geçidi şeriti çizelim de. Durağın hemen önünden taa karşı yola kadar.’
‘İyi de senin evin hemen önünde trafik ışıkları var Arthur ne işe yarayacak? Çok saçma olmaz mı?’
‘Genç adam hep ne işe yarar diye düşündüğünden olmasın bu huzursuzluğun. O yaya geçidini çizdik mi bak ertesi gün nasıl karışıyor ortalık. Sen de gelirsin benim durağa beraber izleriz neler olacağını ne dersin. Hatta yaya geçidine ilk adımı atan ben olacağım göreceksin. Diğer insanlar bir değişiklik oldu mu korkudan ne yapacaklarını bilemez; onlar hep önden birinin gitmesini bekler takip edebilmek için. Ben de ne yapacağım biliyor musun kırmızı ışık yeşile döner dönmez kalkacağım ayağa, yaya geçidinin hemen önünde bekleyip bir sağa bir sola bakacağım. Sonra iki kolumu da havaya kaldırıp arabalara kör müsünüz dostum deyip bir elimle de yaya geçidini işaret ederek karşıya geçeceğim. İlk arabayı durdurdum mu bitti iş, sonra diğer arabalar da anlayacak bir şeylerin değiştiğini. Karşıya geçer geçmez sanki evden bir şey almayı unutmuş gibi kafamı birkaç kez kaşıyıp geri döneceğim. Bu ikinci yürüyüşü yaptıktan sonra iş tamamdır Genco. Sonra tüm kanallar ve gazeteler; bu ne saçma bir şey artık akıl almıyor bu kuzey belediyesinin yaptıklarını diyecek. Göreceksin saçmalık ve delilik hemen bizim evin önünden tüm şehre yayılıverecek.’
‘Ahh be Arthur ne güzel konuştun. Ama gerçek bir probleme çözüm getirsek daha iyi olmaz mı? Bu dediğini yaparsak birkaç gün gündemde kalır sonra unutulur. Ve ne olacak ki yüzlerce çalışanı, makinası ve malzemesi olan o adamlar bir gecede yaya geçidini ortadan kaldırır.’
‘ Bak dostum illa her dediğimi tıpatıp aynen yapacaksın diye birşey yok. Al bu hikayeden alacağını ama git farklı bir projeyle gel bana. Heh mesela şu ne otobüsüydü git o otobüsü projelendir öyle gel bana.
‘Ötedeki dinginliğe gider otobüsünü mü diyorsun? Ama onun için çok paraya ve insana ihtiyaç yok mu Arthur?’
‘Genco sen imgele biraz da biçim ver ama çok şekle sokup delirtme beni. Buhar halinde bırak. Sonra geistın da desteğiyle yavaş yavaş onu maddeye getiririz.’ dedi Arthur ve yavaş adımlarla durağına doğru yol aldı.
Gencoysa yol boyunca ‘Yapacağım Arthur yapacağım göreceksin öyle bir şeyle geleceğim ki sana’ diye içinden geçirip sahile doğru hızlı adımlarla yola koyuldu.